Bengü Arslan | Dünyanın En Çok Satan Otomobili Toyota’nın Fark Yaratan, Başarılı CEO’su: Ali Haydar Bozkurt
295
post-template-default,single,single-post,postid-295,single-format-standard,ajax_fade,page_not_loaded,,wpb-js-composer js-comp-ver-5.5.2,vc_responsive

Dünyanın En Çok Satan Otomobili Toyota’nın Fark Yaratan, Başarılı CEO’su: Ali Haydar Bozkurt

Toyota-Pazarlama-ve-Satış-A.Ş.-CEO_-Ali-Haydar-Bozkurt...

Ali Haydar Bozkurt; genç, başarılı, yenilikçi ve farklı bir CEO. İlk, orta ve yüksek öğrenimini Adana’da tamamlayan Bozkurt, profesyonel çalışma hayatına 1996 yılında demir-çelik sektöründe başlayarak, ardından, otomotiv sektöründeki kariyeri devam etmiş. 2003 senesinde ALJ Grup’a transfer olan ve Daihatsu Türkiye’nin Genel Müdürü olarak atanana Bozkurt, 2006 senesinde ise, Daihatsu Türkiye Genel Müdürlüğü görevine ilave olarak ALJ Grup’ta Avrupa Direktörlüğünü üstlendi. ALJ Grup’un 2009 senesinde Toyota Türkiye distribütörlüğünün çoğunluk hissesini satın almasına müteakip, yeni yapılanma çerçevesinde kurulan Toyota Pazarlama ve Satış A.Ş. CEO ve Yönetim Kurulu üyesi olarak atanıyor ve bu görevini başarı ile sürdürüyor. Doğru ekmeği yapabilmek için, doğru hamura sahip olmanız gerekiyor diyor başarılı CEO. Türkiye’deki başarılarının mimarlarının da bayi ordusu olduğunu sözlerine ekliyor. Bozkurt’un mottosu ‘fark yaratmak’… İnsan ne iş yaparsa yapsın, fark yaratmalı diyor… Q Life olarak, Ali Haydar Bozkurt ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik, Ali Bey’in kariyeri ve bakış açısının özellikle gençlere büyük örnek teşkil edeceğini düşünüyoruz.

Ali Haydar Bozkurt_2

Kariyerinize baktığımda, sanki şansınız hep yaver gitmiş gibi… Sizce donanımın ötesinde şans faktörünün iş hayatındaki etkisi nasıldır?

Ben yılardır üniversitelerde seminerler veriyorum ve bugüne kadar 30’dan fazla üniversiteye gittim ve daha çok Liderlik ve Fark yaratmak üzerine sohbetler ediyoruz. Gelen sorular içerisinde bu soru genellikle oluyor. 6. Yılımda bir markanın Genel Müdürü oldum, 35 yaşında iken. O zaman en genç genel müdür bendim sektördeki. Şans önemsiz demek çok ciddi bir yalan olur, elbette ki şans çok önelidir, doğru zamanda doğru yerde olmanın önemi büyüktür. Ama şansta kapıyı çalınca, doğru donanımla yakalanmak önemli. Donanımınızla, tecrübenizle, hayat vizyonunuzla o şansı doğru değerlendirebilmek çok önemli. Ben hep çok çalıştım, ben gerçekten iyi bir şey yaparsam ve bir fark yaratabiliyorsam, yaratıcık ve eğlence katabiliyorsam, kişisel olarakta kendi alanınızda fark yaratır hale geliyorsunuz. Sen gerçekten fark yarat, olaylar gelip seni buluyor, zorlamanıza gerek kalmıyor. Benden önceki herkes yıllardır şöyle yapıyor, ben de öyle yapayım demedim, ne fark yaratabilirim diye baktım her şeye. Gerçekten fark yarattığınız zaman, fark edilebilir hale geliyorsunuz. Şimdiye kadar benim hiç CV’m olmadı, hep beni gelip buldular.

Üniversite yıllarında, kendinize böylesine kilit bir noktada hayal etmiş miydiniz?

Bu pozisyonu bırakın, bu sektörde çalışacağımı bile hayal etmemiştim. Ben daha çok sanatla ilgili bir şeyler yapacağımı düşünüyordum. Kendimi bildim bileli, ben ne yaparsam yapayım, fark yaratacak biri olmayı hayal etmiştim ve bundan da emindim. Hep yapabileceğimin en iyisini yaptım. Kafamda bir şablon belirlememiştim, gerçekten iyisini yapmayı hedeflerseniz, yaptığınız iş ne olursa olsun fark edilirsiniz.

Ali Haydar Bozkurt_4

Ailenizin bu bakış açısında yeri nedir?

Ailemin üzerimde hiç baskısı olmadı. Onlar bana hiçbir zaman olumsuz bir yönlendirme yapmadılar, kararlarımı desteklediler. İlkokula bile gidip kendim kaydoldum.

Otomotiv sektörünü diğer sektörlerden ayıran özellik nedir?

Çok dinamik, çok eğlenceli bir sektör. Mesela yeni bir arabamız piyasaya çıktı, test sürüşü yaptık, yanımda profesyonel bir pilotla. Sonra ben de yapacağım dedim, arabaya bindiğimde 20 yaşında idim. Herkesin mutlaka bir yerinden heyecan bulacağı bir sektör bu. Büyük oyuncağı… Bizim sektörün en büyük avantajı ve keyifli tarafı bu.

Başarılı bir CEO’yu bize 5 kelime ile tanımlar mısınız?

İletişim gücü yüksek olmalı, hem iyi anlamalı, hem de iyi ifade edebilmeli. Doğru ve hızlı karar alabilmeli. Lider olabilmeli. EQ’su yüksek olmalı. Duygulara arka plana atmamalı. Fark yaratabilmek üzerine hem isteği, hem de yeteneği olabilmeli.

Türkiye’de insanların zihnindeki TOYOTA algısı sizin göreve gelmenizin ardından oldukça değişti, aslında gelişti diyebiliriz… Bu stratejik planlamanın ardında nasıl bir ekip var?

2.5 yılı geçkin süredir buradayım. Öncelikle mevcut durumun fotoğrafını çektik.İnsanlara soruyorduk, ilk 10’da Toyota’yı saymıyorlardı bile. Toyota dediğimizde; ‘aa evet Toyota var’ diyorlardı. Biz bunu aşmak istedik. İşin içinde duygular olmayınca, marka bağı kurulması zor oluyor. Daha duygusal mesajı olan bir marka haline getirdik Toyota’yı. İçinde otomobil olmayan, otomobil reklamını biz kullanmıştık. Bunların hepsi daha duygularımızı konuştuğumuz iletişimlerdir. Toyota’nın; sorun yaratmayan, yolda bırakmayan, sağlam algısına, evinizden bir birey algısını ekledik ve duygusal bir bağ yarattık.

TOYOTA’nın farkı sizce nerede?

Dünya’nın en çok satan otomobil markasıyız. Trafikte yürüyen otomobil bazında en az arıza yapan otomobil olarak bundan gurur duyuyoruz. Eşe, dosta tavsiye ediyoruz sonuçta… Toyota’nın yenilikçi olması büyük fark, hep 40-50 sene sonrayı görüp ona göre yeni otomobillerini geliştiriyor. Mesela hiç kimsenin çevrenin korunmasına yönelik söylemi yokken, 1970’te Toyota, 4 milyon tane hibrit otomobil sattı ve giderek bu sayı artıyor.

“Hayal ettiklerimi yapabildim diye düşünüyorum. “ 

Ayşe Arman ile çok keyifli ve samimi bir röportaj gerçekleştirmişsiniz. Zaman aşımına uğrama ihtimaline karşı ben de sormak istiyorum. Hala “Otomotivin bekâr prensi” misiniz?

44 yaşında prens olur mu diye başlayacağım. Hala bekarım ama prens değilim.


“İşin içine mutlaka duygularda katılmalıdır. Bunu yapabildiğimiz zaman, kişisel egolarımızı bir kenara atmayı öğreniyoruz ve enerji kaybına engel olabiliyoruz. Onlar ön planda durduğu sürece iyi çalışma ortamları oluşmuyor. Daha olumlu çalışma ortamları yaratmaya çalıştım.”

 

Ali Haydar Bozkurt_6

Hayalinizde bir “ideal kadın” profili var mı?

Ben böyle insanları kadın, erkek diye çok ayırmıyorum. Ben kolejde iken sınıftaki 2 erkekten biriydim. Kolej hayatım böyle geçti. Benim için, insan önce insandı. Kafamdaki ideal erkek tanımı ile ideal erkek tanımı arasında pek fark yok. İdeal insan tanımım vardır. Benim için zeki olabilmek çok önemli, kastettiğim zeka da iletişim zekası. EQ benim için çok önemli, etrafındaki olayların farkında olabilmek çok önemli. İyi iletişim ilişkileri başarıya taşıyor. Bir çok tartışma ve gerilim hep iletişimsizlikten kaynaklanıyor. Bütün ilişkilerimde hep dürüst oldum. Kompleksli egolardan arınmışlık arıyorum. İnsanların daha alçak gönüllü tavrının azaldığını görüp üzülüyorum. Durumu hazmetmek vardır ya, alçak gönüllülük orada büyük önem taşıyor. Pozitif düşünebilmek çok önemlidir, bu iş nasıl olmaz değil de, nasıl olabilire odaklanmak önemli. Güler yüz çok önemli. Fiziksel olarak benim güzellik anlayışım çok farklıdır, o kişinin bir aurası olmalıdır, farklı bir enerjisi olmalıdır. O tür güzellik benim için çok önemlidir.


“Adanalı olmak” diye bir şey var… Siz de bunu her hücrenizde hissediyor musunuz?

Ben orijinalinde Malatyalıyım ama 29 yaşıma kadar Adana’da yaşadım, bakınca ben Adanalıyım. Adanalılıklarım var. Ben de bir Anadolu insanıyım. Yaşama bakışımda, ilişkilerimde de böyle. Adanalı erkeklerimizin beğendiğim ve beğenmediğim tarafları var. Giderek beğenmediğim tarafları azalıyor. Adanalıların yürekli olmalarını, sözünün eri olmaları, sıcak olmaları, dokunarak iletişim kurmaları… Dokunmatik bir tarafımız vardır, bazı insanlar sevmez ama Adana’da herkes böyle yaşar. Kalıpların içerisine sıkışıp kalamayız, heyecanı severiz. Bir şekilde olumlu bakan tarafımız da var, Eyvallahçı bir taraf bu aynı zamanda.

 Röportaj: Bengü Arslan tarafından Q Life Dergisi için yapılmıştır.

No Comments

Leave a Comment