Bengü Arslan | q life dergisi
316
archive,tag,tag-q-life-dergisi,tag-316,ajax_fade,page_not_loaded,,wpb-js-composer js-comp-ver-5.5.2,vc_responsive

q life dergisi Tag

Bisse’ye Değen Kadın Eli… Asiye Kefeli…

Asiye Kefeli

Bisse sizlerin de çok iyi bildiği gibi bir Dünya markası… Bu başarılı markanın mimarlarından birisi de başarılı iş kadını Asiye Kefeli… Asiye Hanım, 35 yıllık, sektöründe öncü olan markanın Mağazalar ve İletişim Koordinatörlüğü ‘nü başarıyla yürüten ileri görüşlü bir kadın yönetici. Bisse’nin başarı sırrını ise insana yaptıkları yatırımın yanı sıra detaylara önem vermek ve farkındalık yaratmak olarak belirtiyor. Bisse, yurtdışına ihracat yapan Türkiye’nin en köklü erkek giyim markalarından biri, detaylara verdiği önemle özellikle ürettiği eşsiz gömlekleriyle tüm dünyada parmakla gösteriliyor. Erkek markası diyoruz ama Bisse giymek kadınların da hakkı diyenlere de güzel bir sürprizi var Asiye Hanım’ın… Kadınlar için başarılı bir rol modeli olan Asiye Kefeli’den öğreneceğimiz çok şey var… Q Life olarak biz sorduk, o cevapladı ve ortaya tadına doyulmaz lezzetli bir sohbet çıktı…

Şirketin yönetim kadrosuna geç katılmış olmanıza rağmen, işlere bu kadar hâkim olmanızın sırrı nedir?

Bisse’de aktif olarak çalışmadığım zamanlarda bile, eşimin iş seyahatlerinde onu yalnız bırakmaz ve kendisine eşlik ederdim. Fuarlara, iş toplantılarına onunla birlikte katılır, böylelikle de süreçlere, Bisse’nin gelişimine birebir tanıklık ederdim, doğal gelişen bu süreç sanırım bu işteki başarımın en büyük anahtarı oldu.

IMG_9559

Aile şirketlerinde özellikle de kadınsanız bazı ön yargılarla karşı karşıya kalırsınız. Siz bu süreçte neler yaşadınız?

Kadınlar iş yaşamında maalesef bazı ön yargılara maruz kalıyor ama bunun şirkette sergilediğiniz tutum, çalışanlarla kurulan doğru iletişim, donanım ve duygusallığı biraz geri planda tutan bir davranış biçimiyle yenilebileceğini düşünüyorum. Bisse’de yaşadığım sürece gelirsek, en baştan sınırlarımı çizdim diyebilirim. İş yerinde iş kadını Asiye vardı, iş yaşamının dışındaki ortam ve zamanlarda, anne ve eş Asiye… Mustafa Kefeli’nin eşi olmak benim için büyük bir gurur ama eğer başarılı işler yapar, doğru ilişkiler kurarsanız, Asiye Kefeli olarak anılırsınız ve bir süre sonra Mustafa Kefeli’nin eşi olduğunuzu iş yerinde çalışanlar bile fark etmez. Aile şirketinin dezavantajı ise eve iş taşımama şansınızın pek olmamasıdır. Sonuçta karı-kocasınız, yeri geliyor pazar günleri de çalışıyorsunuz. İşle ilgili konuşuluyor, ama çok dozunu kaçırmamak gerekiyor, her şey kararında fazlasıyla yolunda ilerliyor.

IMG_9814

“Bisse giymek kadınların da hakkı…”

Bisse deyince aklımıza erkek ve kalite geliyor. Peki ya kadınlarla bu kaliteyi buluşturmayı düşünüyor musunuz?

Kadın giyimi son yıllarda gelecek planlarımız arasında yer alıyordu ama biz doğru strateji ile pazara girmek adına doğru zamanı bekledik. Koleksiyonumuz şu anda hazır fakat Bisse mağazalarının içerisinde kadın koleksiyonunu konumlandırmaktansa “kadına özel” mağazalar açmak için girişimlerimize devam ediyoruz. Çeşitli AVM’lerde, cadde mağazalarında ve birçok ilde artık kadınlar da Bisse ile tanışacak.

Dünya Markalarının Açık Ara Önünde

Yurt dışında Franchise sistemi ile çalışan Bisse’yi Avrupa, Asya, Avustralya ve Afrika’nın bir çok ülkesinde görmeniz mümkün. Lübnan’daki iç savaş Bisse’yi çok etkilememiş hatta dünya ülkelerinin markalarına göre satışları 1.5 buçuk kat artmış.

İsviçre’de üretilen mısır pamuğundan “Platinum” bir reyon. Platinum bir ayrıcalık mı?

Aslında biz bu koleksiyona özel kumaşlar kullandığımız için bu ismi verdik fakat zamanla oldukça ayrıcalıklı bir statüye kavuşarak, fazlasıyla rağbet görür oldu. 240-2 olarak adlandırdığımız bükümünden kaynaklı kumaşların yanı sıra bu sene koleksiyonumuzun içinde 300-2’ler var. Gömlekte yakalamış olduğumuz platinum reyonunu takım elbise, tek ceket, pantolon ve kol düğümelerine taşıdık. Platinum gömleklerinin en büyük özelliği mısır pamuğundan olması ve İsviçre’de özel olarak üretilmesi. Pamuk, iplik haline gelirken 200 kere bükülerek elde ediliyor. Büküm çoğaldıkça kumaş daha parlak ve ince oluyor.

Yıldızların Tercihi: Bisse

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, meclisin yüzde 95’i Bisse’yi tercih ediyor. Bisse’yi tercih edenler sadece Türk bürokratlar değil… Brad Pitt, Romanya Prensi Charles ve Kevin Costner da Bisse’yi tercih edenler arasında.

Bisse başarılı üniversite öğrencilerini de destekliyor.

‘Geleceğin patronları Bisse giyiniyor’ sloganıyla Türkiye genelindeki üniversitelerde belli ortalamanın üstünde olan öğrencilerin iş yaşamındaki ilk takım elbisesini giydiriyor.

Başarılı bir iş kadının olmanızın ötesinde “Yardım Meleği” lakabınızla da aktif olarak sosyal sorumluluk projelerinde sizi görüyoruz… Bu anlamda da farklı projeleriniz dikkat çekiyor… Bize özellikle Dragon Festivali’nde yaşadıklarınızı anlatır mısınız?
İki yıldır görme engellilerle Dragon Festivali’ne katılıyoruz, önceki yıllarda onlarla birlikte kürek çekmiştik. Bisse her zaman engellilerin hayata daha sıkı tutunmaları adına farkındalık yaratacak, onların kendilerini değerli hissetmelerini sağlayacak projeler yaratmak misyonunu benimsemiştir. O yüzden ilk sene sadece engellilerin katıldığı kürek yarışını bir adım öteye götürerek çalışanlarımızın da bu aktivite de yer almalarını sağladık, takımın yarısını görme engelliler yarısını ise Bisse çalışanları oluşturuyor. Geçen sene 110 takım arasında altıncı olmak bizi oldukça onurlandırdı, bu yıl daha iyi bir derece elde edeceğimize hepimiz çok inanıyoruz. İki ay boyunca her gün Haliç’te bizzat ben başlarında olarak çalıştık. Bu yıl da aynı şekilde çalışacağız. Hatta takım sayısı arttığı için daha çok çalışmamız gerekiyor. Organizasyon 29 Mayıs’ta yapılacak. Bunun dışında Türk Kalp Vakfı, Türkiye Omurilik Felçliler Derneği, Çaba Derneği ve Sigarayla Savaşanlar Derneği ‘nde aktif olarak görev alıyorum. Ruhsal ve fiziksel eğitim bizim önceliklerimiz arasında yer alıyor. Spor insan sağlığına hem psikolojik hem de fizyolojik katkılar sağlayan bir olgu işte bu yüzden spor dalları üzerinde çalışıp, yetenekli olanları ayırıp, ciddi takımlar kurmayı düşünüyoruz.

Röportaj Q Life Dergisi için Bengü Arslan tarafından yapılmıştır.

Dünyanın En Çok Satan Otomobili Toyota’nın Fark Yaratan, Başarılı CEO’su: Ali Haydar Bozkurt

Toyota-Pazarlama-ve-Satış-A.Ş.-CEO_-Ali-Haydar-Bozkurt...

Ali Haydar Bozkurt; genç, başarılı, yenilikçi ve farklı bir CEO. İlk, orta ve yüksek öğrenimini Adana’da tamamlayan Bozkurt, profesyonel çalışma hayatına 1996 yılında demir-çelik sektöründe başlayarak, ardından, otomotiv sektöründeki kariyeri devam etmiş. 2003 senesinde ALJ Grup’a transfer olan ve Daihatsu Türkiye’nin Genel Müdürü olarak atanana Bozkurt, 2006 senesinde ise, Daihatsu Türkiye Genel Müdürlüğü görevine ilave olarak ALJ Grup’ta Avrupa Direktörlüğünü üstlendi. ALJ Grup’un 2009 senesinde Toyota Türkiye distribütörlüğünün çoğunluk hissesini satın almasına müteakip, yeni yapılanma çerçevesinde kurulan Toyota Pazarlama ve Satış A.Ş. CEO ve Yönetim Kurulu üyesi olarak atanıyor ve bu görevini başarı ile sürdürüyor. Doğru ekmeği yapabilmek için, doğru hamura sahip olmanız gerekiyor diyor başarılı CEO. Türkiye’deki başarılarının mimarlarının da bayi ordusu olduğunu sözlerine ekliyor. Bozkurt’un mottosu ‘fark yaratmak’… İnsan ne iş yaparsa yapsın, fark yaratmalı diyor… Q Life olarak, Ali Haydar Bozkurt ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik, Ali Bey’in kariyeri ve bakış açısının özellikle gençlere büyük örnek teşkil edeceğini düşünüyoruz.

Ali Haydar Bozkurt_2

Kariyerinize baktığımda, sanki şansınız hep yaver gitmiş gibi… Sizce donanımın ötesinde şans faktörünün iş hayatındaki etkisi nasıldır?

Ben yılardır üniversitelerde seminerler veriyorum ve bugüne kadar 30’dan fazla üniversiteye gittim ve daha çok Liderlik ve Fark yaratmak üzerine sohbetler ediyoruz. Gelen sorular içerisinde bu soru genellikle oluyor. 6. Yılımda bir markanın Genel Müdürü oldum, 35 yaşında iken. O zaman en genç genel müdür bendim sektördeki. Şans önemsiz demek çok ciddi bir yalan olur, elbette ki şans çok önelidir, doğru zamanda doğru yerde olmanın önemi büyüktür. Ama şansta kapıyı çalınca, doğru donanımla yakalanmak önemli. Donanımınızla, tecrübenizle, hayat vizyonunuzla o şansı doğru değerlendirebilmek çok önemli. Ben hep çok çalıştım, ben gerçekten iyi bir şey yaparsam ve bir fark yaratabiliyorsam, yaratıcık ve eğlence katabiliyorsam, kişisel olarakta kendi alanınızda fark yaratır hale geliyorsunuz. Sen gerçekten fark yarat, olaylar gelip seni buluyor, zorlamanıza gerek kalmıyor. Benden önceki herkes yıllardır şöyle yapıyor, ben de öyle yapayım demedim, ne fark yaratabilirim diye baktım her şeye. Gerçekten fark yarattığınız zaman, fark edilebilir hale geliyorsunuz. Şimdiye kadar benim hiç CV’m olmadı, hep beni gelip buldular.

Üniversite yıllarında, kendinize böylesine kilit bir noktada hayal etmiş miydiniz?

Bu pozisyonu bırakın, bu sektörde çalışacağımı bile hayal etmemiştim. Ben daha çok sanatla ilgili bir şeyler yapacağımı düşünüyordum. Kendimi bildim bileli, ben ne yaparsam yapayım, fark yaratacak biri olmayı hayal etmiştim ve bundan da emindim. Hep yapabileceğimin en iyisini yaptım. Kafamda bir şablon belirlememiştim, gerçekten iyisini yapmayı hedeflerseniz, yaptığınız iş ne olursa olsun fark edilirsiniz.

Ali Haydar Bozkurt_4

Ailenizin bu bakış açısında yeri nedir?

Ailemin üzerimde hiç baskısı olmadı. Onlar bana hiçbir zaman olumsuz bir yönlendirme yapmadılar, kararlarımı desteklediler. İlkokula bile gidip kendim kaydoldum.

Otomotiv sektörünü diğer sektörlerden ayıran özellik nedir?

Çok dinamik, çok eğlenceli bir sektör. Mesela yeni bir arabamız piyasaya çıktı, test sürüşü yaptık, yanımda profesyonel bir pilotla. Sonra ben de yapacağım dedim, arabaya bindiğimde 20 yaşında idim. Herkesin mutlaka bir yerinden heyecan bulacağı bir sektör bu. Büyük oyuncağı… Bizim sektörün en büyük avantajı ve keyifli tarafı bu.

Başarılı bir CEO’yu bize 5 kelime ile tanımlar mısınız?

İletişim gücü yüksek olmalı, hem iyi anlamalı, hem de iyi ifade edebilmeli. Doğru ve hızlı karar alabilmeli. Lider olabilmeli. EQ’su yüksek olmalı. Duygulara arka plana atmamalı. Fark yaratabilmek üzerine hem isteği, hem de yeteneği olabilmeli.

Türkiye’de insanların zihnindeki TOYOTA algısı sizin göreve gelmenizin ardından oldukça değişti, aslında gelişti diyebiliriz… Bu stratejik planlamanın ardında nasıl bir ekip var?

2.5 yılı geçkin süredir buradayım. Öncelikle mevcut durumun fotoğrafını çektik.İnsanlara soruyorduk, ilk 10’da Toyota’yı saymıyorlardı bile. Toyota dediğimizde; ‘aa evet Toyota var’ diyorlardı. Biz bunu aşmak istedik. İşin içinde duygular olmayınca, marka bağı kurulması zor oluyor. Daha duygusal mesajı olan bir marka haline getirdik Toyota’yı. İçinde otomobil olmayan, otomobil reklamını biz kullanmıştık. Bunların hepsi daha duygularımızı konuştuğumuz iletişimlerdir. Toyota’nın; sorun yaratmayan, yolda bırakmayan, sağlam algısına, evinizden bir birey algısını ekledik ve duygusal bir bağ yarattık.

TOYOTA’nın farkı sizce nerede?

Dünya’nın en çok satan otomobil markasıyız. Trafikte yürüyen otomobil bazında en az arıza yapan otomobil olarak bundan gurur duyuyoruz. Eşe, dosta tavsiye ediyoruz sonuçta… Toyota’nın yenilikçi olması büyük fark, hep 40-50 sene sonrayı görüp ona göre yeni otomobillerini geliştiriyor. Mesela hiç kimsenin çevrenin korunmasına yönelik söylemi yokken, 1970’te Toyota, 4 milyon tane hibrit otomobil sattı ve giderek bu sayı artıyor.

“Hayal ettiklerimi yapabildim diye düşünüyorum. “ 

Ayşe Arman ile çok keyifli ve samimi bir röportaj gerçekleştirmişsiniz. Zaman aşımına uğrama ihtimaline karşı ben de sormak istiyorum. Hala “Otomotivin bekâr prensi” misiniz?

44 yaşında prens olur mu diye başlayacağım. Hala bekarım ama prens değilim.


“İşin içine mutlaka duygularda katılmalıdır. Bunu yapabildiğimiz zaman, kişisel egolarımızı bir kenara atmayı öğreniyoruz ve enerji kaybına engel olabiliyoruz. Onlar ön planda durduğu sürece iyi çalışma ortamları oluşmuyor. Daha olumlu çalışma ortamları yaratmaya çalıştım.”

 

Ali Haydar Bozkurt_6

Hayalinizde bir “ideal kadın” profili var mı?

Ben böyle insanları kadın, erkek diye çok ayırmıyorum. Ben kolejde iken sınıftaki 2 erkekten biriydim. Kolej hayatım böyle geçti. Benim için, insan önce insandı. Kafamdaki ideal erkek tanımı ile ideal erkek tanımı arasında pek fark yok. İdeal insan tanımım vardır. Benim için zeki olabilmek çok önemli, kastettiğim zeka da iletişim zekası. EQ benim için çok önemli, etrafındaki olayların farkında olabilmek çok önemli. İyi iletişim ilişkileri başarıya taşıyor. Bir çok tartışma ve gerilim hep iletişimsizlikten kaynaklanıyor. Bütün ilişkilerimde hep dürüst oldum. Kompleksli egolardan arınmışlık arıyorum. İnsanların daha alçak gönüllü tavrının azaldığını görüp üzülüyorum. Durumu hazmetmek vardır ya, alçak gönüllülük orada büyük önem taşıyor. Pozitif düşünebilmek çok önemlidir, bu iş nasıl olmaz değil de, nasıl olabilire odaklanmak önemli. Güler yüz çok önemli. Fiziksel olarak benim güzellik anlayışım çok farklıdır, o kişinin bir aurası olmalıdır, farklı bir enerjisi olmalıdır. O tür güzellik benim için çok önemlidir.


“Adanalı olmak” diye bir şey var… Siz de bunu her hücrenizde hissediyor musunuz?

Ben orijinalinde Malatyalıyım ama 29 yaşıma kadar Adana’da yaşadım, bakınca ben Adanalıyım. Adanalılıklarım var. Ben de bir Anadolu insanıyım. Yaşama bakışımda, ilişkilerimde de böyle. Adanalı erkeklerimizin beğendiğim ve beğenmediğim tarafları var. Giderek beğenmediğim tarafları azalıyor. Adanalıların yürekli olmalarını, sözünün eri olmaları, sıcak olmaları, dokunarak iletişim kurmaları… Dokunmatik bir tarafımız vardır, bazı insanlar sevmez ama Adana’da herkes böyle yaşar. Kalıpların içerisine sıkışıp kalamayız, heyecanı severiz. Bir şekilde olumlu bakan tarafımız da var, Eyvallahçı bir taraf bu aynı zamanda.

 Röportaj: Bengü Arslan tarafından Q Life Dergisi için yapılmıştır.